Markalaşmanın birinci adımı “Tescilli Bir Markaya Sahip Olmak” ve “Markaya Yatırım Yapmak” tan geçer.

Marka tescilinden doğan haklar, sadece tescilin yapıldığı ülke veya ülkelerde geçerlidir. Bu sebeple özellikle ihracat yapan firmaların markalarını yurtdışında tescil ettirmemiş olması büyük riskler barındırır.

İhracat yaptığınız ya da sadece fuara katıldığınız bir ülke dahi olsa markanız bir başka firma adına tescilli ise  “Gümrüklerde ürünlerinize el konulması” riski ile karşı karşıyasınız demektir.  Böyle bir durumda tescilsiz bir marka ile ihracat yapmak, sizi büyük zararlara uğratabilir.

“İhracat yaptığınız ya da yapmayı düşündüğünüz ülkelere yönelik yurtdışı  marka tescilinin gerçekleştirilmesi markanızı koruma altına almada en önemli basamağı oluşturmaktadır.”

Günümüzün ekonomik ve teknolojik şartları göz önüne alındığında bir markanın ulusal veya uluslararası pazarda dikkat çekmesi oldukça önemli bir faktördür.

Özellikle teknolojik şartlar, internet ve sosyal medya gibi bir markanın dijital platformda bulunması sınırları ortadan kaldırarak daha çok tanınır hale gelmesini sağlamaktadır.

Bu durum göz önüne alındığında markanın hızlı bir şekilde yayılıp çabuk ulaşılabilir halde olması markanın adının yabancı pazarlarda da duyulmasını sağlamaktadır.

Yurt dışı tescili için koruma talep edilen ülkelerde  bu işlemin tek tek yapılması uzun bir zaman, emek, masraf sürecini beraberinde getirmektedir.  Madrid Sistemi üzerinden  tek bir başvuru ile birden çok ülkede koruma elde etmeniz mümkündür.

Uluslararası marka tescili kapsamında, kendi ülkesindeki ofiste tescilli bir markaya sahip veya tescil başvurusu olan şahıs/firmaların tek bir başvuru ile Madrid protokolüne tabi birçok ülkede uluslararası tescile sahip olmasını sağlayan anlaşmadır.

Türkiye, 1 Ocak 1999 tarihinde Markaların Uluslararası Tesciline İlişkin Madrid Protokolü’ne taraf olmuştur. Bu protokol kapsamında Türk vatandaşları, Türkiye’de ikamet edenler veya Türkiye’de ticari veya sınai bir faaliyette bulunanlar, Türk Patent ve Marka Kurumu aracılığıyla Madrid Protokolü’ne taraf olan 100’den fazla ülkede uluslararası marka başvurusunda bulunabilmektedir.

Uluslararası marka başvurusu, Madrid Protokolü’ne taraf bir ülkede gerçek ve etkin sınai veya ticari bir kuruluşa sahip veya o ülkede yerleşik veya o ülkenin tabiiyetinde olan gerçek veya tüzel kişiler tarafından yapılabilmektedir.

Madrid Sistemi, kuruluş, yerleşiklik veya tabiiyet açısından Protokol üyeleriyle gerekli bağlantıya sahip olmayan gerçek veya tüzel kişiler tarafından kullanılamamaktadır. Ayrıca, Madrid Protokolü’ne taraf olmayan bir ülkede bu sistem aracılığıyla marka koruması sağlanması mümkün değildir.

• Markaların tek bir başvuru yaparak ve tek bir dil kullanarak birden fazla ülkede uluslararası tescilini sağlamak,
• Marka tescil edildikten sonra yapılacak olan (ünvan veya adres değişikliği, devir, mal ve hizmet listelerindeki sınırlamalar gibi) değişikliklerin tek ve basit bir işlem aracılığıyla Uluslararası Sicile kaydedilmesini sağlamak.

• Madrid Protokolü ile uluslararası marka tescilinin sağlanabilmesi için öncelikle ilgili menşe ofiste (TÜRKPATENT), tescilli bir markanın veya bir marka tescil başvurusunun olması zorunludur.
• Uluslararası tescil başvurusu, başvuruya esas teşkil eden başvuru halinde veya tescilli markaya uluslararası tescil tarihinden itibaren 5 yıl süre ile bağımlı durumdadır. Uluslararası tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde esas markanın koruma kapsamını kısıtlayacak veya ortadan kaldıracak değişiklikler, menşe ofis (TÜRKPATENT) tarafından WIPO’ya bildirilir ve Uluslararası başvurunun tescil kapsamı da kısıtlanır ya da ortadan kaldırılır.

Uluslarararası marka tescilinin koruma süresi 10 yıldır.  Uluslararası marka tescil  marka  sahibinin talebi üzerine ve yenileme ücretinin ödenmesi koşulu ile 10’ar yıllık süreler ile  yenilenebilir.